Sıcak Oda

Bir evin içindeyim. Dışarısı soğuk. Kar yağmıyor, ama soğuk. Kışın başlangıcı belki. Dışarıda bulunmak istemeyeceğin bir soğuk. Evin içi sıcak. Dışarıda hiç kimse yok. Soğuk, tek başına. Isıtılamıyor. Bütün sesi güneş çıkarıyordu sanki. Ağaçlar yapraksız, sokaklar insansız bir şekilde zaman duruyor.

Dedemin yanına, o sıcak odaya geri dönüyorum.

Küçüklüğümde o evin içinde televizyon yoktu. Dedem eve televizyon almadı çok uzun süre boyunca. Dedem demir yumruktu. Dedikodu yaptırmaz, gevezelik ettirmezdi. Düşünüyorum da, dedem ilginç bir demir yumrukmuş. Sessizliği seven demir yumruk mu olur? Kulaklara pamuk gibiydi. Diğerleri ondan çekinirdi. Onun meclisinde insanlar tertipli ve sessizdi. Mutfak ve diğer odalar kulak tırmalayan fısıltıların yapıldığı yerlerdi.

Dedemin yanına, sessiz odaya geri dönüyorum.

Henüz tam uyanmadım. Dışarı gidiyorum. Sokaklar dar ve kirli. Her köşede insan çöplüğü var. Her yoldan insan pisliği akıyor. Nefes almayı işkence haline getiriyor. Dönüyorum o odaya. Her taraf temiz. Nenem ve halalarımı ziyaret ettiğimde her zaman uyarırlardı eve girmeden, bahçede elimi ve ayaklarımı yıkardım. Temiz eve geri dönüyorum. Dedemin kire tahammülü yoktu.

Dedemin yanına, temiz odaya geri dönüyorum.

Tekrar çıkıyorum dışarı. Sokaklardan gidiyorum. Biri diğerine benzemiyor. Hiçbiri hiçbir şeye benzemiyor. Sokaklar yapılmamış. Evlerin arasında boşluklar kalmış. Evlerin her biri bir çeşit. İnsan yaratıcılığından değil, insan ihtiyacının ürünü hepsi. Yarım, eksik, uyumsuz. Dedemin yanına dönüyorum. Düzeni severdi. Evin içinde etrafta hiçbir şey öylesine durmazdı. Toz bile düzenli bir şekilde yayılırdı.

Dedemin yanına, düzenli odaya geri dönüyorum.

Çarşıya gidiyorum bu sefer. Eşrafın olduğu, yoğun, büyük, hareketli ana caddeye. Ne kadar da kalabalık. Atlar var, arabalar var, köpekler var, insanlar var. Kaosun içinde bir nefes var. Huzursuz oluyorum. Korkuyorum. Kimden ne bekleyeceğimi bilmiyorum. Bu kalabalıkta ne yapabileceğimi, ne yapılabileceğini anlamıyorum.

Dedemin yanına, güvenli odaya geri dönüyorum.

Sofranın etrafındayız. Kahvaltı yapacağız. Kahvaltı dedemin önüne yavaş yavaş geliyor. Ben de onun gölgesindeyim. Hem odasının sıcaklığından, hem onun sessizliğinden, hem temizliğinden hem de ona yapılan hizmetten faydalanıyorum. Önce sofra geliyor. Sonra fırından sıcak tırnaklı ekmek geliyor. Büyük bir tepside kahvaltılık geliyor. Sıcak tava biraz sonra geliyor. En son büyük çaydanlık dedemin dizine, eline ulaşıyor.

Onun elinden yiyor, onun elinden besleniyoruz.

Gün başlamıyor. O odanın içinde kalıyorum. Dışarının soğuğunda sıcak, dışarının gürültüsünde sessiz, karmaşanın içinde düzen, pisliğin içinde pak kalıyor o oda. İçimde o oda kalıyor.

Ben değil, o oda bana geri dönüyor.