sadece bir kere

Bu gün kendimi yalnız veya kimsesiz hissetmiyorum.
İçimde olumlu ya da olumsuz bir şey yok.
Nötr bir durum belki.
Sakinim.
Hava hafif kapalı ve serin.
İsveç’i anımsatıyor.

Endişelenmem gereken bir konu yok,
gitmem gereken bir yer yok,
Yapmam gereken bir şey yok,
Düşünmem, aramam, sormam gereken kimse yok.


Aklıma geldi şimdi.
Dün oturumda şunu derin bir şekilde fark ettim:
Bu sadece bir kere olacak.
Sadece bir kere oldu.

Babam, babasının çocuğuydu.
Bir kere oldu.
Babası yok artık.
Amcam yok.
O eski düzen, o eski sistem yok artık.
Onların hepsi bir kere oldu.

Üzüldüm.
Sadece bir kere.
Bir şansın daha yok.
Bir hatayı düzeltmeye.
Sevmediğin bir evladı tekrar sevmeye,
sevmediğin bir babayı tekrar sevmeye şansın yok.

Annemin gençliği yok artık.
Farklı bir şekilde olmayacak.
Olmayacak bir daha.

Sevelim, başımızın üstüne koyalım demiyorum.
Anı yaşayalım demiyorum.
Bir kere olacak diyorum.
Sadece bir kere.
O an, o an bütünüyle sadece bir kere olacak.

Kötü anlar değil sadece,
iyi olanlar değil sadece.
Hepsi.
Hepsi.
Sadece bir kere oldular.
Sadece bir kereliğine olacaklar.

Kaç kere boğuldum o anların içinde?
Kaç kere kayboldum o anların içinde?
Kim için oluyorlar, neden oluyorlar, kim yapıyor?
Bu sorular gözü kör eden sorular.

Olanı görüyor musun?
Kayıp gideni, kaybolup gideni.
Sonuna kadar gideyim,
sonra tekrar başından geleyim diyemiyorsun.
Yaşadığın kadar ölüyorsun.
Belki de yaşamadığın kadar.

Dedemle bir daha yaşamak istiyorum.
Onu bir daha izlemek, onu bir daha görmek istiyorum.
Onu sevdiğimden değil,
çok büyük bir şeyler yaptığından değil.
Onu kendi gözlerimle tekrar görmek istiyorum.
Bütün insanlığıyla,
gözümü kırpmadan nefes alışını izlemek istiyorum.
Attığı her adımı izlemek istiyorum.
Yargılamak için değil,
sorgulamak için değil,
sadece ne yaptığını, niye yaptığını görmek için.

Ey insan, ne yapıyorsun sen?
Sen ne yapıyorsun?

Onun korkularını, acılarını,
onun dünyasını yaşamak istiyorum.
Şahit olmak istiyorum,
Onun dünyasına, onun gözünden.
Gece uyurken neler düşünüyordu?
Neler uyutmuyordu onu?

Öldü şimdi.
Gitti.
Hiç gitmeyecek gibi yedi, yürüdü, konuştu.
O da diğerleri gibi.

Öleceğini bilse insan yaşar mı?
Böyle yaşar mı?
Bir kere, sadece bir kere olacağını bilse kendini kaybeder mi?

Sadece bir kere olan acılardı.
Belki olmadıkları için sadece bir kere oldular gibi geliyor.
Bir kere olan acılardı, kayıplardı.
Bir kere olan değil,
Bir kere bile olmayan acılardı.

Olmayan şeydi geride yaşatan.
Yaşamak istiyordu.
Bir kere de olsa,
o diğer her şey gibi sadece bir kere yaşamak istiyordu.
Sadece bir kere.
Sadece bir kere bile yaşayamamıştı.
Kızamamıştı, sevememişti, dövememişti, yememişti, konuşmamıştı, söylememişti.
Bir kere bile.

Diğer her şey sadece bir kere olurken,
o bir kere bile olamamıştı.
İçinde kalmıştı.
Doğmayan bir güneş gibi,
yağmayan bir yağmur,
açmayan bir çiçek,
ekilmeyen bir tohum gibi.
Bir kere.
Sadece bir kere bile yaşayamamıştı.
Ölmemişti bile.
Diğerleri ölmüştü.
Bu bir kere ölmemişti bile.
Yaşaması gerekiyordu önce.


Aktın gittin bedenimden, kemiklerimden, parmaklarımdan.
Bir kere de olsa.
Sadece bir kere de olsa aktın gittin.
Var ettin kendini.

Kim için?
Ne için?
Kim yaptı?
Sadece bir kere olanın yoktu cevabı.

Sadece bir kere yaşadın, yaşandın, oldun, öldün.
Cesedindi bu.