Evdeyim
Aşçıdan sıkıldım sanki.
Felsefeci ile takılmak istiyorum biraz.
Neredesin?
Bütün kan beynimden mideme çekilmiş gibi.
İki kelimenin belini bükelim istiyorum,
ters çevirelim sözlüğü,
tersten okuyalım bu sefer.
Hem arka sayfadan hem aşağıdan.
Ne anlatıyor?
Bildiklerimizden ne farklı söylüyor bize?
Olmadığımız yeri gösterecek mi bize?
Uyumadığımız rüyaları anlatacak mı bize?
Tadını almadığımız ölümleri hatırlatacak mı bize?
Bir koltukta iki karpuz olmaz diyorlar.
Yalan.
Bir bedende bin can oluyor,
bir koltukta iki karpuz niye olmasın?
Ol ve öl.
İki gözdü.
Olmekti seninki,
gözsüzdü.
Ne olabildin,
ne ölebildin.
Bitmeyen bir yoldu bu.
Yolcu değil,
yol yorgundu.
Olmamanın draması bu.
Olmadığında ne olabilir?
Bu nefesi aldık şimdi,
başka nefesi alırız birazdan.
Hapsedilmemişti.
Var edilmişti.
Mahkûm, hapisti.
Yaşıyordu bu akşam yine.
Burnundan içiyordu her nefesi.
Yalnızlık ve ölümdü kadeh arkadaşları.
Kimsesizlik ve çaresizlikti mezeleri.
Tatlandırmaya çalışıyordu.
Sağ kalkamayacaktı bu masadan.
Vücudu hayata direnmisti.
Suya direnen kaya gibi.
Şekil almıştı.
Hayat şekil vermişti.
Kendini şekil sanıyordu.
Kendini var etmiyordu ki artık,
seni mi var edecekti?
Hiç kimsenin yaşamadığı bir evdeyim.
Hiç kimsenin ulaşamayacağı bir evde.
Bu evin içine hiç kimse giremez.
Hiç kimse bana ulaşamaz.
Hiç kimse bana dokunamaz.
Bu evin dışına çıkan sadece benim.
Dışarıdakiler beni evden çıkarabilirler.
Korku ile, suçlama ile, şehvet ile.
Hapishane bu evin içi değil,
evin dışı.
Evin içinde hiçbir şey yok.
Bomboş.
Beni dışarıya çekecek yemin var mı?
Bu eve giren nefesleri alıp vereceğim.
Evin içi bomboş.
Ben neredeyim o zaman?
Evin kendisi ve boşluğum.
Boşluğun içindeki evim.
Evin içindeki boşluğum.
Evin dışında sesler, lezzetler ve güzeller var.
Beni tutacak bir el var mı?
Elin tutacağı bir ben var mı?
Bir elin ve bir benin içine düşeceği yerdeyim.