Cam Kırıkları

Sol tarafı değil,
Sağ tarafı ağrıyordu.
Ön tarafı değil,
Arka tarafı ağrıyordu.
Kalbinde değil,
Sırtında taşımıştı onları.

Onlar,
Paylaşamıyorlardı çocuklarını,
Sevdiklerinden mi?
Aslanlar,
Paylaşamıyorlardı avlarını,
Sevdiklerinden mi?

Sevdin mi beni hiç?
Evet.
Oyuncak bebeklerin gibi mi?

Çocuğun muydum yoksa insan mı?

Burası bizim aile kliniği.
Burası misafir odası:
Duyguların girmediği.
Burası çocuk odası:
Duyguların saklandığı.
Burası oturma odası:
Duyguların yüklendiği.
Yemeğin zehir edildiği mutfak bu.
Bu da yatak odası:
Sevginin, saygının, gizliliğin olmadığı.

We were a family of children.

Çocukları çok severdik,
Ailemiz sadece çocuklardan oluşurdu.

Yükünü bıraktı.
Dik durabiliyordu artık.

Ensemdeki elin değil,
Sırtımdaki yükündü,
Bana boyun eğdiren.

“Kadınların limanı gibisin.”
Kadın ne inşa ettiğini biliyordu.

Ben senin kafanla bir yere gitmem.
“Ben de senin kafanla gitmem.”
Gitme zaten.
Kendi kafanla git
Nereye gidiyorsan.

Nefret vücuda bürünse,
Sen olurdun.

Ayrılamadılar.
Biri kalpsizdi.
Diğeri yüreksiz.
Biri elsizdi.
Diğeri ayaksız.
Biri attı,
Diğeri avrat.

“Bence yapma, anne duysa üzülür.”
“Anneye söylemedim, üzülmesin.”
“Almadım, çünkü anne üzülür.”
“Annenize söylemeyin, üzülmesin.”
Kadın, hepsini bağlamış.
Kimse hareket edemiyor.

Onların çocukları vardı,
Benim yazılarım.
Duygularımızı boşaltıyorduk,
Yükümüzü devrediyorduk.

İçine bakamıyordum
Şeytanın gözlerinin.
Sırtımdaydı.

Ölümlerini gözlerim açık izliyordum.

Defalarca,
Beni savaş alanınız yaptınız.
Bu sefer,
Kendimi mezarınız yapacağım.

İki para birimi vardı ailenin.
Biri öfke, diğeri suçluluk.
İkisinden birine sahip olan,
İstediğini yaptırabiliyordu.
İstediğini alabiliyordu.

Başına gelenlerin sorumlusu ben değildim.

Sevmedin beni hiç,
Kendi oğlunu sevdiğin kadar.

Bakma bana,
Nefret dolu gözlerinle.

Nazar boncuğu,
Senin gözlerin için vardı.

What happened to this flower?
It was so beautiful.
There is hate in me.
What happened to these people?
They were so beautiful.
There is hate in me.
There is hate in me.
There is hate in me.

If I take your parents out of you,
What is left of you?

Your hate took away all of my love.

Take me home.
I am bleeding.


Guilt has no value anymore.
I won’t help you.

Not loving me—
that’s one thing.
But lying to me—
that’s another.

I am upset.
Not that you tricked me.
I am upset.
Because I believed you.

I am not angry,
because you took something.
I am angry,
because you gave something
that was never mine.

Anne oldu kızı.
“Ne olursa olsun,
anneler üzülmez,”
diyor.
Kızın mı kurtaracak seni?
“Anneyi üzme” mi diyecek?
Onu da gömerim.
Hepsini gömerim.

“Bıraktılar mı mutlu olayım.”
Çocuklarına verdin o sorumluluğu.

Yıkılır hayatı bir çocuğun,
(annesinin)
annesi olmadığını öğrendiğinde.
Yıkılır hayatı bir annenin,
(çocuğunun)
çocuğu olmayacağını öğrendiğinde.

“Ne yaptık oğlum biz sana”
Zaten en çok acıtanı da o ya.

Bir anne çocuğunu,
karnında dokuz ay taşır.
Bir çocuk anneyi,
sırtında kaç yıl?

Çocuk işçiliği ailede başlar.

“Çocuklarım için yaşıyorum.”
Onlar da senin için.
Keşke kendin için yaşasaydın.
Çocuklarına bir şans verseydin.

Fedakâr anne,
çocuklarının rızasını da
feda etti kendine.

Sen beni doğurdun, attın.
Ben de seni.

Fiziksel halimi doğurdun,
eyvallah.
Allah razı olsun.
Yıllarca içinde yaşadın.
Sahibi geldi şimdi.


Öğretmenlerim evlat edinmek istedi.
Annem, beni evlat edinmedi.
Kendi evladı etti beni.

“Ne istiyorsun bizden?”
Ne mi istiyorum?
Siz ne yapabilirsiniz benim için?
Çaresizsiniz.
Rahat bırakın beni.

Did it have to be this way?
I don’t know.
It has always been this way.

Güzel, kendinden utanır
gözlerine görünmeye.
İyi, kendinden utanır
gözlerine görünmeye.

Bir sofra değildi,
bir kalpti paylaştıkları.
Yetmiyordu hepsine.
Bir kalp, bir kişi içindi.

Sana bakıyorum,
bana verdiğin gözle.
Nefret dolu.

Nefret, sevginin değil,
öfkenin zıttıydı.
Hareket edemeyenin,
yok edemeyenin hâliydi.

Nefret,
öfkenin çaresiz hâliydi.

Hate is so opposite of attachment,
so opposite that it becomes same.

Senin nefretin,
seni yok etti.
Benim nefretim,
beni var.

Aklınızdı merkezi
nefretinizin ve öfkenizin.
Cahildi.
Kalpti asıl merkezi
nefretimin ve öfkemin.

Bağlayabilirsin
bir hayvanın boynunu.
Kalbini bir insanın,
asla.

Sana veremem
benim olmayanı.

Müsaade et,
kalbimi temizleyeyim.
Sonra yine gelirsin.

“Tamam, o itle muhatap olmayın, aklı başına gelsin.”
– (hayali baba)

Kendini koruyamadın.
Kendini sevemedin.
Kendine saygın olmadı.
Ama çocukların için yaşadın.

“Sen şimdi anneyle gerçekten konuşmayacak mısın?”
– (hayali abla)

Babalarını terk ettiğimde
birlik oldular.
Annelerini terk ettiğimde
düşman.

Mahsumdun babamın yanında.
Mahsum kaldı canavar yanında.

Benim için yaşıyordun,
Ben olmak seni kızdırıyordu.
Hangimizi kandırıyordun?

Beni düşünüyordun.
Görmüyor muyum
Kendini nasıl düşündüğünü?
kendini bile düşünemediğini?

Beni en çok seven,
Bana “hayır” demeyendi.
Beni en çok seven,
Üzüleceğimi yapmayandı.
Böyle çalışıyordu
Sevgi otomatı.

Suçlulukla, korkuyla
Eğeceğiniz bu boynu
ben keserim.

Bensizler.
Biri “hayır deme, ben ol” istiyordu.
Diğeri “yapma, ben olma” istiyordu.

Öfkenizin ve nefretinizin
Sizden götürdükleri bunlar.
Öfkemin ve nefretimin
Bana getirdikleri bunlar.

“Böyle yapmaz,
aklı başında olan biri.”

Aklı kalbindeydi artık.

Senin sessizliğin,
Beni sana getirtti.
Benim sessizliğim,
Beni bana götürüyor.

Kalpsizliği değildi,
Olanlar.
Kalpliliğiydi.

Kötü değildi.
Bana iyi gelmiyordu.

Bu muydu, “Selim, Selim” dediğiniz?
– (hayali diğerleri)

Ne istedik ondan?
Parasını mı?
“Buraya gel,” mi dedik?
“Bize bak,” mı dedik?
Ne istedik ondan?
– (hayali annesi, Kürtçe)

Çaresizliğin benim değil.

Kükreyen nerede?
Onun sesini hiç duymuyorum.

“Kutsalımıza dokunma.”
Tamam.
Ben de onu diyorum zaten.


“Senin için koşuyorum,” diyor
Sırtımdaki ayaksız.
Yere bırakıyorum.
Yeter.
Koşma benim için artık.
“Yoruldun,” diyorum.

Kükreyen ve Suratsız,
Bir peri masalı değildi.
Fabl’di.
Bitmeyen bir seriydi.
Mutlu sonunu göremedik.
+18, korku ve şiddet içerikliydi.

“Duygular yok.”
Niye bağırıyorsun o zaman?
Niye bağırıyorsun!
(Hayali duvarlara yapıştırdı
hayali babasını, defalarca.)

Kopardı kafasını,
Içini boşalttı,
Giydi.
Bir boks eldiveni gibi.
Kütük gibi bedeni,
Onunla dövdü.

Elimde bıçak vardı.
Sebze ve meyve yerine,
Kumaş kesiyordum.
Malzemem buydu.

Akrabalarımız,
Hastane arkadaşlarımızdı.
Aşiret değildik.
Kliniğimiz büyüktü.
Kan davamız yoktu.
Kansızdık.

Dışarıda yemek yemezdik.
Evde daha uygundu.
Tiyatro da öyle.
Kükreyen ve Suratsız,
Sanatları için vardı.

Yıllarca, Altın dolu bir odaya kilitlemeyi,
Öldürmeyi düşünmüştüm seni.
Altın dolu oda benmişim.

Sessizliğim ve yalnızlığım,
Dert size olmuştu.
Şimdi anlıyorum nedenini.

Tembeldim, değil mi?
Yıllarca.
Çünkü benim olmayanı almadım.
Almak istemedim sizin olanı.
Taşımak istemiyorum sizi.

Affedebilecek miyim sizi,
Bakabilecek miyim,
Yüzünüze bir daha,
Allah’ım bana yardım et.

“Ağlama.”
“Niye ağlıyorsun?”
Kulağımdan mı nefes alayım?

Anlaşılmakla bitti işim.
Anlatmak istiyorum sadece.

“Karıncayı bile incitmeyen insan
nasıl yapabilirdi bunu?”

Bunu da mı ben cevaplayacağım?
İstemiyorum artık,
Sorularınıza cevap olmak.

Size layık bir evlat oldum sonunda.

Derdine çare olayım dedim.
Oysa dert onun nefesiymiş.
Nasıl bilebilirdim ki?

Bir yaptırımı var mı
Nefretinizin?
Bende de var artık.
Öfkenizin?
Bende de var artık.
Peki sevginizin?
Bende de var artık.
Sizin gibi olmadım.

Hepiniz,
Onu kurtarmaya çalışın.
Kendiniz yanacaksınız.
Teker teker.
Yanıklarımdan biliyorum.

Dağılıyorum.
Bir araya geliyorum.
Kayboluyorum.
Bir daha geliyorum.
Yıkılıyorum.
Bir daha dirilmek için.
Kalbimin gördüklerine inanamıyorum.
Kalbimin gösterdiklerine inanamıyorum.
İnanamıyorum.
Formsuzluğum gösteriyor formunu.

Her şeyin içini boşaltmışsınız.
Her şeyi.
Benim de.
Her şeyi anlamsızlaştırmışsınız.
Her şeyi.
Beni de.
Her şeyi inkar etmişsiniz.
Her şeyi.
Beni de.

Sana bakıyorum,
Diğerine bakıyorum.
Farklı yüzleriniz var.
Ama hepiniz aynısınız.
Biriniz diğerini kandırmış.
Hepinizi biri kandırmış.

Annelik kutsaldı.
Annemde gördüğüm değil.
Kardeşlik kutsaldı.
Kardeşimde gördüğüm değil.
Babalık kutsaldı.
Babamda gördüğüm değil.
Aile kutsaldı.
Ailemde gördüğüm değil.
Çocuk kutsaldı.
Çocukluğumda gördüğüm değil.

Başının üstünden çıktı.
Karşısına oturdu.
Kendine bakıyordu.
Yüzü yoktu,
Sesi de yoktu.
Artık küçük bir çocuk değildi,
Kendisi kadar büyümüştü.
Anlatmıyordu,
Anlattığı şey oluyordu.
Dizlerine uzandı.
Onu sardı, sarmaladı.
Bir hamak gibi salladı.
Her şeyi anlattı ona.

Sana kızmıyorum.
Yemin ederim, kızmıyorum.
Taşıdığın yükün ağırlığını,
Boğulduğun suyun derinliğini,
Biliyorum.
Sana kızmıyorum.
Taşıdığın öfkenin
Senin olmadığını biliyorum.
senin suçun değil, biliyorum.
Ama onu nasıl taşıdığın,
Senin sorumluluğun.
Bunu biliyorum.
Sana kızmıyorum.
Yemin ederim, kızmıyorum.

May my family be free from suffering.
May my family be free from anger,
may my family be free from hatred,
may my family be free from ill-will.
May my family be peaceful and harmonious.
May my family be happy.
May my family be happy.
May my family be happy.

Bencil olan bendim.
Bensiz olan siz. \

Sana olan öfkemin yapamadığını,
Kendime olan sevgim yaptı.

Sessiz bir akşam,
Dertsiz bir çay içmek,
Suçtu dünyanızda.
Bir parçaydı sadece dünyanız.
Bütün dünyam değil artık.


Aklınıza gelecek miydi?
Annenizi üzen çocuguydu.
Bir evlattı o da.
Annesine veda etmişti.
Aklınıza gelecek miydi,
Onun acısı da?
Aklınıza gelecek miydi,
Sizin kendi acınız da?

Sağ eliydi her zaman,
Sol elini tutan.
Öyle alışmıştı.
Bu sefer,
Sol elini,
Sağ elinden çıkardı.
Sağ eli sol elini,
Sıkamıyordu artık.
Sol eli,
Sağ elini tuttu.
Sardı.
Kucakladı.
Sol tarafı canlanmıştı.
Sağ tarafı gevşemişti.
Evine dönmüştü.

“Seni hiç affetmeyeceğim,”
diyor hayali ablam.
Ben bir aynayım artık.
O kendisiyle konuşuyor.

Bir adım önünüzdeydi,
arkasından gidemediniz.

Sizin dünyanızın kurallarıyla
çalışmıyor benim fiziğim artık.
Yeriniz yeterince güçlü çekmiyor. \

Boşuna yoruyorsun kendini.
Ben de pazarlık yaptım.
İşe yaramıyor.

Siz ikiniz,
Artık konuşmayacaksınız.
Sadece sessizliğimi dinleyebilirsiniz.
Sizin hikâyeniz bitti.

Onları duymak istemiyorum.
Ablam konuşsun benimle.
Onun söyleyecek hiçbir şeyi yok mu?

Beni,
Sen kendine geldiğinde,
Anlayacaksın.
Kendine gel.
Kendinde değilsin.

Sadece seninle konuşmak istiyorum,
Annen ve baban olmadan.
Seni görüyorum, oradasın.
Ama duyamıyorum.
Sadece onların sesi geliyor.
Seni seviyorum.
Seni seviyorum.
Sadece seni duymak istiyorum.
Sadece senin sesini duymak istiyorum.
Senin kalbinin ne taşıdığını görmek istiyorum.
Sesin ve kalbin o kadar güzel ki…

İstediği olmuştu.
Yalnız bırakılmıştı.
Onunla kavga eden kimse yoktu.
Ne yapacağını bilmiyordu.
Alışık olmadığı bir şey hissetti.
Yeni havaya alışıyordu.

Seninle değil,
Ruhunla konuşuyorum artık.
Sen değil,
Ruhun konuşsun artık.

Hakkımı yedirmeyeceğim sana,
Günaha girme sen de artık.

Yaraya kabuk olmuştuk.

Para ondaydı.
Sadece derdini paylaşıyordu.

Babam evin en küçüğüydü şimdi.